Yaptığı araştırmalarla* global pazarlara yön veren ABN AMRO, 2005 yılı dünya ekonomisi tahminlerini açıkladı.
ABN AMRO, Türkiye’nin 2004’te %9 düzeyinde olan GSYıH artış hızının, tüketim talebindeki azalma sonucunda 2005’te %5.5’e düşeceğini tahmin ediyor. Avrupa Birliği (AB) ile katılım müzakerelerine başlanması ise, yabancı sermaye girişini ve yurtiçi yatırımları arttırması bekleniyor.
Mali disiplinin güçlenmesine ve bunun neticesinde faiz oranlarındaki düşüşün sürmesine paralel olarak enflasyonun düşmesi bekleniyor. 2004’te yaşanan hızlı büyüme, Türkiye’nin cari işlemler açığının artmasına neden oldu, ancak 2005’te ithalat talebinin tüketim talebindeki düşüşe paralel olarak gevşemesi öngörülüyor. AB ile üyelik müzakerelerinin devam etmesiyle birlikte, dış açığın finansmanı uzun vadeye yayılacak.
Türk Lirasının Amerikan Doları karşısında 2004’te sergilediği güçlü performans önümüzdeki yıl da devam edecek ve Lira değer kazanacak.
ABN AMRO’nun Türkiye’den Sorumlu Baş Ekonomisti Debbie Orgill “Gerekli reform çalışmalarına devam etmek konusunda kararlı olan hükümetin başarılı ekonomi yönetiminin de katkısıyla, 2005’te büyümenin daha sürdürülebilir bir düzeyde devam etmesini bekliyoruz” dedi.
Türk ekonomisindeki yavaşlamaya paralel olarak, 2005’te GSYıH artış hızı %5’ten %4’e düşecek. Amerikan Dolarındaki güçsüzlüğün devam etmesi, Euro’yu ve Japon Yeni’ni güçlendirecek, bu ise ihracat talebine darbe vuracak ve bu bölgelerde harcamaların düşük seviyelerde seyretmesine neden olacak.
Global makroekonomik ortamdaki olumsuz atmosfere rağmen, Avrupa sermaye piyasalarının, yılın birinci çeyreğinde, istikrarlı faiz oranları, ortalamanın üzerinde seyreden kâr artışları ve artan fon akışı sayesinde nispeten yüksek bir performans göstermesi bekleniyor. Bu süreçte en yüksek performans, yaşam sigortası, telekomünikasyon, temel hizmetler ve enerji sektörlerinde gözlenecek.
Kredi talebinin bir kez daha Euro cinsinden yapılacak yeni arzlardaki çok düşük oranlı artışın üzerine çıkmasıyla birlikte, Avrupa tahvil piyasasının, daha düşük getirili enstrümanlara yatırım yaparak daha yüksek getirili enstrüman alımının finanse edilmesi sayesinde güçlü bir performans göstereceği tahmin ediliyor. Faiz oranlarındaki artışın durması ve bunun sonucunda Euro bölgesinin sabit getirili enstrümanlarının değer kazanmaları bekleniyor.
ABN AMRO Ekonomi ve Strateji şefi Robert Lind doların değeriyle ilgili şunları söyledi: “Doların zayıf performansı 2005’te dünya ekonomisini en çok etkileyen faktörlerden biri olacak. ABD’nin politikalarını belirleyen merciler, doların zayıflığının Amerikan ekonomisinin yeni bir dengeye ulaşmasını sağlayacak başlıca faktör olduğunu düşünüyor.”
ABN AMRO Döviz Stratejisi şefi Tony Norfield Asya merkez bankalarının Amerikan Dolarını desteklemeye devam etmek, özel sektörün ise ABD’nin cari işlemler açığını finanse etmek konusunda istekli olmayışının doları daha da düşük seviyelere çekeceğini belirtti.
ABD’de 2004’te %4.5 düzeyinde olan GSYıH artış hızı, 2005’te %3.25’e gerilerken, para politikasının ve mali politikanın etkilerinin zayıflaması sonucunda iç talebin zayıflamaya başlaması muhtemel gözüküyor. Verimlilik artış hızının düşmesi ve ücretlerdeki artışın hızlanması enflasyonu yükseltecek. Amerikan Merkez Bankasının gecelik faiz oranını 2005’in birinci yarısında %3’e çıkarması bekleniyor.
Avrupa ve Japonya’da, para birimlerindeki güçlenme, rekabet gücünü zayıflatacak, ihracat talebini azaltacak ve ülke içi ekonomik faaliyetlerin zayıflığını ortaya çıkaracak. Euro bölgesinde 2004’te %1.75 düzeyinde olan GSYıH artış hızı, 2005’te %1.5’e düşecek. Avrupa Merkez Bankası ek finansman faiz oranını 2005 boyunca %2’de tutacak.
Birleşik Krallık ekonomisinde, konut fiyatlarındaki düşüşe paralel olarak ciddi bir yavaşlama yaşanması ve bunun sonucunda tüketim harcamalarının düşmesiyle işsizliğin artması bekleniyor. 2004’te %3.25 düzeyinde olan GSYıH artış hızının 2005’te %2’ye düşmesi öngörülüyor. Faiz oranları %4.75 düzeyini korurken, ithalat maliyetindeki artış, enflasyonu ıngiltere Merkez Bankası’nın hedeflediği düzeye çekecek.
Tony Norfield, 2005’te Amerikan Dolarının Asya paraları karşısında zayıflamasına paralel olarak Asya merkez bankalarının Amerikan Doları cinsinden varlıklara olan talebinin azalacağını tahmin ediyor.
Norfield bu konuda şu açıklamayı yapıyor: “ABD’nin cari işlemler açığı büyük ölçüde, başta Asya merkez bankalarının rezervleri olmak üzere, resmi döviz rezervlerindeki artış aracılığıyla finanse ediliyor. 2003’te açığın %83’ü bu yolla finanse edilmişti (Kaynak: BIS – Bank of International Settlements). Resmi kurumların dolar talebinin azalmasının doların değer kaybetmesi süreci üzerinde önemli etkileri olacaktır.
Sabit Getirili Enstrüman Araştırmaları şefi Graham McDevitt’e göre, sabit getirili enstrüman piyasasındaki dengesizliklerin su yüzüne çıkması, 2005’te Amerikan Doları cinsinden tahvillerin getirisi ile Euro cinsinden tahvillerin getirisi arasındaki farkı daha da açacak.
Amerikan Merkez Bankası’nın, reel gecelik faizleri pozitif değerlere çekmesi sonucunda Hazine kağıtlarının getirisi artarken, Asya merkez bankalarının Hazine kağıdı alımlarını azaltması, getiri artışını daha da yüksek seviyelere çekecek. Buna karşılık, Avrupa kaynaklı kağıtların getirisi, Avrupa Merkez Bankası’nın sıkı politikası ile desteklenecek.
ABN AMRO, Asya ülkelerinin ABD Hazine kağıtlarındaki payının 2005’te sadece %1 azalması halinde, bunun net etkisinin ABD Hazine kağıtlarının faiz oranlarını %0.4 arttırabileceğini düşünüyor. Yapılan korelasyon analizleri, ABD Merkez Bankası’nın reel gecelik faiz oranının %0.5 artmasının, nominal getirileri %0.35 ila %0.4 oranında arttıracağını da gösteriyor.
McDevitt bu konuda “Riskler büyük ölçüde ABD Hazinesi’nin kağıtları esas alınarak hesaplanıyor; Avrupa kaynaklı tahvillerin rolü ise daha sınırlı” yorumunu yapıyor. Avrupa Menkul Kıymetler Piyasaları Baş Stratejisti Rolf Elgeti’ye göre, 2005’te Avrupa’da menkul kıymetler piyasasının, %9 oranındaki kâr artışına paralel olarak, tatmin edici bir performans sergilemesi bekleniyor. Yılın ilk üç ayında menkul kıymetlere önemli miktarda fon girişi olacağı, sigorta şirketlerinin menkul kıymet risklerini arttırmak konusunda daha istekli olacağı ayrıca tahvil arbitrajı ve vadeli işlemleri sonucunda likidite fazlası ortaya çıkacağı düşünülüyor.
Elgeti ayrıca “Menkul kıymet piyasalarının karşı karşıya olduğu en önemli risk, mali sistemde büyük miktarda borçlanma kaynaklı finansman bulunması. Ancak, fiyatlar şu anda makul düzeylerde ve Euro bölgesinde faiz oranlarının sabit kalacağına yönelik beklenti, özel sektörün borç düzeyinin önemli bir faktör olmasına neden olmayacak” dedi.
ıstihdam piyasasında yapılan reformlar sonucunda şirketlerin maliyetlerinin düşmesinden güç alacak olan Almanya, önümüzdeki yıl Euro bölgesinin sürpriz performans gösteren ülkesi olacak. Elgeti, Almanya’da hisse fiyatlarının geçmişteki düzeylerine ve Avrupa’daki diğer ülkelere kıyasla düşük olduğunu düşünüyor. Tüketim sektöründe ve ekonominin genelinde gözlenen zayıflık nedeniyle, Birleşik Krallık piyasasında sınırlı bir iyileşme görülecek.
Kredi Stratejileri şefi Alison Miller, talebin devam etmesi, yapılacak itfalar ve yeni tahvil ihracının sınırlı kalması sonucunda fiyatların destek bulacağını ve bu nedenle Avrupa kredi piyasalarında tahvil fiyatlarının düşmesi riskinin düşük olduğunu düşünüyor. ABN AMRO, 2005 yılında yeni tahvil ihracının 90 ila 115 milyar Euro arasında olacağını tahmin ediyor. Bu rakam, bu yıl gözlenen 91-96 milyar Euro’luk düzeyin üzerinde olmakla birlikte, 2003’teki 152 milyar Euro’luk düzeyin altında kalıyor.
Yeni tahvil ihracının düşük düzeyde kalmasının yatırımcıları alternatif yatırım araçlarına yönlendirmesi sonucunda, türev enstrümanların ve özel olarak yapılandırılmış ürünlerin faiz oranlarının artması bekleniyor. Bu durum, kredi piyasasının bir bütün olarak desteklenmesine de yardımcı olacak.
Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Ekonomileri şefi Zsolt Papp, Orta ve Doğu Avrupa ekonomilerinin, maaşlardaki reel artışın desteklediği tüketim talebi artışından faydalanmaya devam edeceğini tahmin ediyor. AB kaynaklı fonların ve ihracat imkanlarının ise doğrudan sermaye yatırımlarını arttıracağı düşünülüyor.
Gıda fiyatlarındaki düşüşün ve döviz kurlarının nispeten istikrarlı bir seyir izlemesinin, Avrupa’nın gelişmekte olan ekonomilerindeki enflasyonist baskıları hafifleteceği tahmin ediliyor. Kurların önümüzdeki dönemde de muhtemelen istikrarlı bir seyir izlemeye devam edecek olmasının, Çek Cumhuriyeti ve Polonya’da faiz oranları üzerindeki artış baskısını azaltacağı, Macaristan’da ise faiz oranlarının düşüşe geçmesini sağlayacağı tahmin ediliyor.
*ABN AMRO’nun Avrupa çapındaki ekonomik araştırması, Thomson Extel (www.extelsurvey.com – bağımsız derecelendirme kuruluşu) tarafından 2004 ve 2003 yıllarında 1 Numara olarak değerlendirilmiştir.
ABN AMRO hakkında
Merkezi Hollanda’da bulunan ABN AMRO, aktifleri toplamı 637,5 milyar Euro (30 Eylül 2004 itibariyle) dünyanın en önde gelen uluslararası bankalarından biridir. 60’tan fazla ülke ve bölgede 3.000’den fazla şubesi olan ABN AMRO dünya çapında 104.000 tam zamanlı çalışana sahiptir. ABN AMRO, Euronext ve New York Borsaları’nda işlem görmektedir.
ABN AMRO, üç Stratejik ış Birimi üzerinden işletilir ve bu birimlerin her biri ayrı bir müşteri segmentinin yönetiminden sorumludur. Kurumsal Müşteriler Birimi, tüm dünyadaki kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşlarına kurumsal ve yatırım bankacılığı hizmetlerini bir arada sunmaktadır. Tüketici ve Ticari Müşteriler Birimi, Hollanda, ABD Orta Batı ve Brezilya olmak üzere üç ana pazarda ve büyümekte olan belirli seçilmiş pazarlarda perakende ve KOBı müşterilerine odaklanmıştır. Özel Müşteriler ve Varlık Yönetimi birimi, varlıklı müşterilere özel bankacılık hizmetleri ve finansal aracılık kurumları ve kurumsal müşterilere yatırım ürünleri hizmetleri sunmaktadır.
Türkiye’nin en eski yabancı bankalarından biri olan ABN AMRO, 1921 yılından beri Türkiye’de hizmet vermektedir. ABN AMRO, 140 çalışanı ile Türkiye’de kurumsal bankacılık alanında, gerek özel gerekse kamu sektörüne geniş bir hizmet yelpazesi sunmaktadır.