Dünya’nın çözülmemiş konularından birisi; Kadın-erkek ilişkileri. Kadının eğitim düzeyinin artışı, ekonomik özgürlüğünü kazanması, doğum kontrol araçlarının gelişmesi, insan hakları kavramının ortaya konulması gibi pek çok faktör sonucu, 20.yüzyılda farklı boyutlar kazanmaya başladı.
Bir yandan doğa kanununun getirdiği çekim. Diğer yanda doğanın her iki cinse yüklediği farklı yapı, görev ve ihtiyaçlar. Başka bir yanda, sosyal çevrenin getirdiği etkiler ve sonuçta Kundera’nın ifadesiyle “var olmanın dayanılmaz hafifliği”.
Kadın – erkek ilişkilerini, kadınlar, erkekler, uzmanlar pek çok kişi çözümlemeye çalışıyor. ılişkileri, evliliği, aile kavramını analiz edenler var. “Kadınlar Venüs’ten, Erkekler Mars’tan” türü kitaplarda anlatılan teoriler ve tavsiyeler.
Ama görülen o ki, kadın-erkek ilişkileri yerinde durmuyor. Aksine gelişiyor, kabuk değiştiriyor. Yeni formlara giriyor. Dünya’nın değişen yüzü ve gelişmeler onu da değiştiriyor.
Bu yazı dizisinda size, kadın-erkek ilişkilerinin 21.yüzyılın başında geldiği noktayı, farklı ülkelerdeki örneklemelerle ve kendi bakış açımızdan anlatacağız.
Bugün yani 90 sonrasında, Amerika’lı erkeklerle konuştuğunuz zaman size ilginç bir analiz yapıyorlar : “Biz dedelerimizin, babalarımızın günahlarını çekiyoruz.” Bu yorumla kastedilen şu; “Yeni Dünya’da, özellikle göç dalgasının yoğun olduğu 1900’lerin başından itibaren ve belki 1950 ya da 60’lara kadar geçen dönemde, gelişen bir dünya düzeni (tüketime yönelik üretimin ve Charlie Chaplin’in anlattığı sanayileşmenin son sürat yol almaya başladığı dönem) Amerika’lı erkeklerin ilişki ve aile sorumluluğu zayıf. Ekonomik sıkıntıların da söz konusu olduğu ve 2 dünya savaşının yaşandığı bu dönemde, erkekler, “kadınları kullanma” olarak da adlandırılabilecek bir tarz içinde görülüyorlar. Kadının ve ilişkinin sorumluluğunu üstlenmek yerine, gerektiği süre sürdürülen bir ilişki, sorumluluğun yüklenilmesi ya da sorumluluğun artması durumunda (mesela bir bebek doğması) fırlatıp, atıyor ve koca kıtada gözden kayboluyorlar.
Bu zaman içinde, kadınların durumu değiştirmeye yönelmeleri ve hatta kendi aralarında bir takım dayanışmalar gerçekleştirmelerine şaşmamak lazım. Mesela bakın, bu konuda önemli bir adım, önemli bir gelişme 90 yıl önce, kadın doğum kontrol kliniğinin açılmasıyla başlıyor.
Yani Amerika’lı kadınlar ilişkilerinin meyvası olan bebeklerini ya kendi başlarına büyütmek zorunda kalıyorlar ya da ondan kurtulmaya çalışıyorlar.
Bugün Amerika’lı erkekler, bu dönemin sonuçlarının günümüz Amerikan ilişkilerinde ortaya çıktığını düşünüyor ve şu sözlerle ifade ediyorlar :
Dedelerimizin, babalarımızın günahlarını çekiyoruz. Bugün Amerika’da hakları korunmayan tek azınlık biziz.
Çünkü 1900-1950’li dönemde yaşanan bu mutsuzluklar, ABD’de kadınların başkaldırışını ve feminizm dalgasını güçlendirdi. Ülkemizde, kadın haklarının zayıf olmasına karşın, feminizm dalgasının ancak 1980’lerde başlaması ve hiçbir zaman ABD’deki düzeye ulaşamamasını belki yaşananların farkına bağlayabiliriz.
Bugün ABD’de evliliklerde ya da ilişkilerde çamaşır, yemek, çocuk bakımı nöbet usülü gerçekleştiriliyor. Erkekler, işyerlerinde rahatlıkla, bugün benim çamaşır yıkama sıram ya da yemeği bugün benim yapmam gerekiyor diyebiliyor. Bunu kimse acaip karşılamıyor. Artık yerleşmiş bir adet.
ABD’de erkeklerin şikayetçi oldukları bir husus, kadınların evlilik sona erdiğinde, erkeğin mal varlığının yarısını alabilmesi kadar, kızan bir kadının erkek için “cinsel taciz” suçlamasını çok kolaylıkla kullanabilmesi.
Hatta bunu bazen kariyer planlaması için değerlendirebilmesi. Yani şirket içinde aynı pozisyona terfien aday biri erkek, diğeri kadın 2 kişi olduğunda, kadının kendisi ya da bir arkadaşını kullanarak erkeği “cinsel taciz” ile suçlayıvermesi mümkün. Üstelik çok da sorgulanmadan doğru kabul edilebiliyor. Yine üstelik e-maildeki sınırı biraz aşan bir kelime ya da “birlikte bir kahve içelim mi?” sorusu bile cinsel taciz kapsamına giriyor.
Bu nedenle örneğin Boeing firmasının ınsan Kaynakları bölümü 2001 ağustosunda yayınladığı bir talimatta “dear dışındaki hitap ya da selamlama kelimeleri olan bir e-mail aldığınızda IK bölümünü uyarın, aksi takdirde bir olay vukubulduğunda suçlu kabul edilebilirsiniz” uyarısında bulunabiliyor. ee Tabi bu tür bir gelişme, cinsler arası ilişki başlatmayı da zorlaştıran bir olay.
Yazımızı biraz esprili bitirelim; Bütün bu gelişmeler ışığında, Amerikalı’lar ya flimlerdeki “Love Story”ler ile rahatlıyorlar. Ya da soluğu terapistlerde alıyorlar. Bugün, ev kadınından, rahiplere uzanan yelpazede pek çok insan basit bir kurs ile terapist haline gelebiliyor ve dertleri olan kişileri dinleyebiliyor.