Kenan Işık’ın o kadar çok yönü var ki; Tiyatro ve sinema oyuncusu, oyun yazarı, tiyatro rejisörü, yarışma sunucusu. Çıkardığı şiir kasetinin ardından da hayli bir hayran kitlesi kazanan Işık’ın bir de yeni kitabı kitapçıların raflarında yerini aldı. Yani böylece şairlik ve yazarlık yönünü de sergiledi.. Zerrin Özer’le birlikte çıkardığı şiir kasetinin bazı olumsuzluklar nedeniyle satışı 250 bin dolayında kalmış. Bu albümü eleştiren Işık,.yeni bir şiir kasedi için çok teklif alıyor. Kabul ettiği bir teklif yok henüz. Düşünme aşamasında olduğunu söylüyor. Onun hayalinde, Sezen Aksu ve Nilüfer’in şarkılarının da yer alacağı, bu iki devle şiir – şarkı düeti yapacağı yepyeni bir şiir albümü var. Bir de egosu şişkin sanatçıların kaynadığı bu atmosferde, onun “mütevazı” kişiliğini de keşfetmiş olduk. Neden bu kadar sevildiğine ilişkin sorduğumuz bir soru üzerine, “Benim şöyle özelliklerim var, şu taraflarım var, bu hasletlerim var, bundan dolayı demek çok zor bir şey” cevabını verdi ama diğer sorularımızın yanıtını ayrıntısıyla aldık kendisinden…
KadınVizyon : Kadınlar sizi çok seviyor. Çocuklar da öyle.. Entellektüel insanlar tarafından da beğeniliyorsunuz. Sizdeki elektrik nedir, önce buradan başlayalım?
Kenan Işık : Zor bir soru, sanırım bu sorunun muhatabı ben değilim. Sorunun muhatabının, biraz önce tarif ettiğiniz insanlar olması gerek. Böyle bir sevgi varsa tabii ki bu beni çok mutlu eder. Ama bunun gerekçesinin ne olduğunu söyleyecek bir bilgim yok, bir birikimim yok.. Ne derler hani, insanın kendisinden bahsetmesi de zor. Benim şöyle özelliklerim var, şu taraflarım var, şöyle hasletlerim var, bundan dolayı da demek pek zor bir şey,,
KadınVizyon : Tiyatroda önemli bir isimsiniz. Tiyatroyla ilginiz nasıl başladı. Ailenizden mi, içinizde çocukluğunuzdan kalan bir şey mi vardı..
Kenan Işık : Aslında ben her mesleğin verili olduğuna inanıyorum. Genetik bir bağlılık var. Kaynağı orada aramak lazım galiba. Her meslekte olduğu gibi tiyatro için de bu böyle. Çünkü ben çocukken nelerle uğraştığımı düşündüğüm zaman hep bu işlerle meşgul olduğum çıkıyor ortaya. Yani bahçede çocuklarla oynarken, annemin çarşaflarından, perdelerinden bir kulübe yapıp orada insanlara filmler oynatmışım. Daha ilkokul ikinci sınıfta müsamerelerde gözde biri haline gelmişim. Ya da işte bayramda seyranda şiirler okunacaksa ilk akla gelen ben olmuşum. Bir gerekçesi varsa eğer bu oradan kaynaklanıyor. Beni o tarafa doğru iten bir genetik yapa vardı galiba. Bu bir mühendis için de böyledir. ışinde başarılı olmuş bir doktor için de aynı şey söylenebilir.
KadınVizyon : Bütün başarılar için genetik diyebilir miyiz?
Kenan Işık : Ama bir insan herhalde merak ettiği, ilgi duyduğu alana yoğunlaştığı için de işinde başarılı olmuştur. Çünkü bence merak son derece önemli, hangi işi yaparsanız yapın merak ettiğiniz bir şey varsa ortalıkta o işte başarılı olursunuz. Edison bu elektriği keşfettiyse yani insanlar yararlansın diye yapmamıştır bunu. Öyle inanıyorum ki merak etmiştir, böyle bir şey olabilir mi acaba diye? Ya da aklınıza gelebilecek her türlü keşif de öyledir. Yer çekiminde bile aynı şey söz konusudur. Newton’dan önce binlerce kez, insanların yanına elma düşmüştür. Milyonlarca insanın hiçbiri bu neden diye sormamıştır. Niye bu elma yere düşüyor diye merak eden biri, bu işin gerekçesini bulmuştur. Sanat da böyle bir şey. Ben kendimi hatırladığımda beri bu işle ilgiliyim. Allah’a çok şükür ki başka bir iş de yapmadım. Neticede üniversiteyi başka bir alanda bitirdiğim halde hep bu işle ilgiliyim.
KadınVizyon : Hangi alanda okudunuz?
Kenan Işık : Gazi Üniversitesi, Kamu Yönetimi’ni bitirdim ama buna rağmen o işle ilgili herhangi bir şey yapmadım.. ışime yaramadı mı, yaradı elbette. Neticede ben oyun yazarıyım. Tiyatro rejisörüyüm. Bu alanlarda da, eğitimimin getirdiği birikimlerden yararlandığım anlar oldu.
KadınVizyon : Oyuncusunuz, televizyoncusunuz, rejisörsünüz. Çok fazla ünvanınız var. Bütün bunları bir arada yürütmek zor değil mi?
Kenan Işık : Oyuncu olursanız eğer ya da kökeninizde aktörlük varsa bütün bunların hepsi bu alanın içine giriyor. Televizyonda yaptığınız sunuculuk da yine bu alanla ilgili. Eğer oyun yazıyorsanız yine tiyatronun içinde birisiniz. Bu alanlar birbirinden kopuk alanlar değil. Neticede cerrah değilim. Bir hastaya bakıp ona reçete yazmıyorum. Ya da bir ev inşa etmiyorum. Yani bu alanlar birbirine yakın alanlar.. Bu yüzden de zannediyorum ki her oyuncu bu işlerin tümünü yapabilir. Ha, eli kalem tutmuyorsa bir insanın, elbette oyun yazması zor..
KadınVizyon : ılk yazdığınız oyun neydi?
Kenan Işık : O zaman askerdeydim. “Behçet Bey’in Fötr şapkası” idi oyunun adı. Sonra da bir oyun yarışması vardı onu yarışmaya soktum. Ciddi de bir jüriydi. Orada ödül kazanınca yazmaya devam ettim. Yani bu tiyatro yok diye, tiyatrosuz zamanda biraz beni eğlenmiyordu, teselli etmiyordu. Ya da tiyatrodan bir yöneticiyle uzlaşamıyorsunuz veya o sizi beğenmiyor size iş vermiyor oturup oyun yazıyorsunuz. Benim için biraz da hobidir bu.
KadınVizyon : Siz şehir tiyatrolarında yöneticiydiniz. ıstifa etmiştiniz değil mi?
Kenan Işık : ıstifa ettim ama bunun şehir tiyatrolarıyla ya da belediyeyle alakası yok. Bu Kültür Bakanlığı’yla doğrudan ilgili. Çünkü ben şehir Tiyatrosu’nu Genel Sanat yönetmeni olurken, Devlet Tiyatroları’nın ıstanbul kadrosunda yönetmendim. Kültür Bakanlığı o sıralar benim işlerime müdahale etmeye başlamıştı. Ve bu müdahale de ağır geldi.
KadınVizyon : Kaç yıl önce idi bu müdahale?
6 sene önceydi. Sen onu yapma bunu yap gibi müdahaleler vardı. Devlet Tiyatrosu’na git, Konya’ya git gibi… Bir önceki Kültür Bakanlığı’nın izniyle ben orada Genel Sanat Yönetmenliği gibi çok ağır görev üstlenmiş durumdaydım. Dolayısıyla kalkıp, bir başka yerlere gidecek halim yoktu. Çünkü aynı zamanda idari bir görev olduğu için imzalar, onlar, bunlar söz konusuydu. Sürekli organize olmanızı icap ettiren, sürekli tiyatroda olmanızı gerektiren bir durum vardı ortada. Ama sanki biraz kasıtlı bir şey uygulandı. Sonuç olarak da istifa etmek durumunda kaldım.
KadınVizyon : şehir Tiyatrosu dönemindeki o çalışmaları özlüyor musunuz?
Kenan Işık : Tabii. Devlet Tiyatroları için de aynı şey söz konusu Yani ben istifa etmemiş olsaydım zaten devlet tiyatrosunda devam ediyor olacaktım. Bu soruşturmalara uğramam devlet tiyatrosu kadrosunda olduğum zaman başıma gelmişti ve şehir Tiyatrosu’nda da devam edebilirdi.
KadınVizyon : Yani devlet tiyatrosu sizin gibi bir sanatçıyı kadrosundan yitirdi öyle mi?
Kenan Işık : Tabii ki öyle olmuyor. Birileri yolcu birileri de hancı en nihayetinde. Ben çocukluğumdan beri tiyatronun içindeyim. 35 yıl oldu.. Bakanlar da olsa, genel müdürler de olsa birileri geliyor, gidiyor. Hemen arkasından yeni kültür bakanı, yeni gelen genel müdür beni tekrar devlet tiyatrosuna davet ettiler. Fakat benim o sırada işlerim vardı. Bir dizide oynamak bir yarışma sunmak vb gibi bir takım işleri yarım bırakıp tekrar kadroya geri dönemedim.
KadınVizyon : şu an hangi projeyle ilgileniyorsunuz?
Kenan Işık : Geçen sene başlayan bir proje var . Ve şu anda bir prova yapıyorum.. Devlet Tiyatrosu’na bir oyun sergiliyorum. “Ölümsüz öykü” diye bir oyun bu.. Danimarkalı bir kadın yazar: Karen Briksen.. Aynı zamanda ki kere Nobel’e aday olmuş.. Çok önemli ve Avrupa’da da çok tanınan, bilinen biri. Onun bir öyküsün ben oyunlaştırdım, o oyunu sahneye koyacağım şimdi. Eğer kadroyu yapmaya becerebilirsem oyunu ben yöneteceğim.
KadınVizyon : Bir de sizinle özdeşleşmiş “Kim 500 milyar ister” yarışması var. Ancak onu artık sizin sunmayacağınızı öğrendik ve hayal kırıklığına uğradık açıkçası..
Kenan Işık : Ama elimde olan bir şey değil bu. MED Yapım diye bir kurum var, kanallara program hazırlayan bir şirket. Ben oraya bağlı olan bir sanatçıyım. MED yapım bu projeyi yapmayınca ben de otomatikman çekilmiş oldum,. Yani bir başkası Beşyüz Milyar’ı sunabilir. Bırakmak zorunda kaldım yani. Çünkü şirketle sözleşmem var.
KadınVizyon : Yeni bir yarışma var sanırım sırada..
Kenan Işık : Evet. Bunu da yine benim bağlı olduğum Med Yapım yapacak. Yine kanal D’de olacak,. Eylül’ün ortasında başlayacak. Bu daha tempolu bir format ve Amerikan menşeili..Ama henüz herhangi bir provasına katılmadım.
KadınVizyon : Peki, Kenan Işık bu toplumda yaşıyor en çok nelerden rahatsız oluyor.
Kenan Işık : Rahatsız olunacak pek çok şey olabilir ama neticede refah ülkesi dediğimiz ülkelere ziyarete gittiğinizde de bu şikayet ettiğiniz ülkeye dönmek için de can atıyorsunuz. Ne olursa olsun biz bu vatana, bu toprağa bağlıyız. Burada da yine genetik bir ilişki var bu kültürle, bu coğrafyayla ve bu iklimle. Elbette ki içinde yaşadığım, doğup büyüdüğüm bu ülkede yaşamak birinci tercihim. Ne kadar şikayet edersek edelim.. Tabii ki şikayet edecek şeylerin de sonu gelmiyor. Bunları düzeltmek için çaba harcamalı herhalde. Ben kendi alanımda, sanat estetik söz konusuysa eğer, üzerime düşen her şeyi yaptığıma inanıyorum.
KadınVizyon : Yeni bir kitabınız da çıktı bu arada..
Kenan Işık : Evet.. Deneme türü diyebileceğimiz bir kitap.. Bu, bir yayıncının bana teklifiyle gelişti. Ben bir dönem köşe yazarlığı yaptım. Yeni Yüzyıl’da yazıyordum. Daha sonra da o kapanınca Yeni Binyıl gazetesinde devam ettim. Sanatla uğraşan insanın topluma dair sezgisel de olsa duyarlılıkları oluyor. Bu tür duyarlılıklardan söz ettiğim yazılardı onlar. Ve o yazılar içinde de güncelliğini hala koruyanlar vardı. ışte kitapta bu yazılar yer alıyor. Bir de benim sevdiğim birkaç yazarın şiirini de bir CD’ye okudum. O da kitabın içinde armağan olarak veriliyor.
KadınVizyon : Sizin bir albüm çalışmanız da vardı. Zerrin Özer’le düet yapmıştınız. O çok tutuldu. Ben ilk kez sizin şiirinizi orada dinledim. Ama onun devamı gelmedi.
Kenan Işık : Bu benim aklımın almadığı bir piyasa aslında. Neticede herhalde bir albüm yapıp da üstüne para veren ender sanatçılardan biriyim. Piyasanın alışveriş kısmını pek bilmeyen bir insanın başına geliyor aslında bu. Bir kaset yapıyorsunuz, anlaşıyorsunuz, sözleşmeniz de var.. Satıyor da. Ama sonuçlar çok tuhaf gelişti . 250 bin civarında tirajı oldu o albümün.. Ama Kiss Müzik yapmıştı albümü. O da Sabah grubuna bağlıydı. . Sabah’ın başına bir hal gelince o şirket de iflas durumu yaşandı.
KadınVizyon : Başka bir kaset çıkarabilirsiniz Zerrin Özer’le. Buna bir engel var mı?
Kenan Işık : ışte bunu yapamıyorsunuz. O zaten yapılmış, edilmiş bir kaset. Telif hakları söz konusu.. şairlerin , müzisyenlerin telif hakları var. Ama yeni bir kaset bir başka firmayla mümkün tabii.
KadınVizyon : Hayal kırıklığı mı oldu sizin için?
Kenan Işık : Orada da yine benim kitapta olduğu gibi böyle şiir okumak gibi bir talebim olmamıştı. Sadece Zerrin’in böyle bir isteği oldu.. Bunu kendi bağlı bulunduğu şirketle yaptı. Onun da burada şeyi yok. Sonuçta şirketin Sabah grubuna bağlı olması ve iflas durumları hiç kimsenin önceden hesaplayabileceği bir şey değildi tabii…
KadınVizyon : Korsanları var mı bu kasetin?
Korsanları da oluyor tabii.. Korsanları da bilmiyoruz ne kadar basıldı ne kadar satıldı Aslında onlar da oradan ekmek yiyor. Neticede sokaktaki adamın para alması benim daha işime geldi!
KadınVizyon : Kenan Işık’ın ticarete bakışı acemice mi? Çünkü o şiir kasetinin satışını milyona dayanmaması bana tuhaf geldi.
Kenan Işık : O şöyle oldu. O albüme üç tane klip çekmek gerekiyordu. Kiss Müzik’in başına haller gelince çekemedi. Kasedi de yeniden basamadı. Çünkü haczedildi.. Doğal olarak orada ne kadar basıldıysa 6 ay, 8 ay onunla kaldı. Sonuç olarak çekler de ödenmeyince biz durdurun dedik, durdu. Dediğiniz gibi 250 binin üzerine çıkabilirdi tabii..
KadınVizyon : Yeni bir albüm teklifi var mı?
Kenan Işık : Çok var. Çok fazla şirket var ama bir kere dilim yandığı için dikkatli davranıyorum.
KadınVizyon : Yani şöyle diyebilir miyiz. “Yapımcı şirketler yeni bir şiir albümü için Kenan Işık’ın peşinden koşuyorlar.”
Kenan Işık : Evet, ama şu an şirket adı vermek doğru değil. Ama sanırım bir firmayla bu yakınlarda anlaşacağım galiba. Fakat bu da yine bir müziğin üzerine pat pat şiir okumak değil.. Birkaç sanatçıyla olabilir. Sezen Aksu’nun çok güzel şarkıları var, onun üzerine olabilir. Ya da iki tane o olabilir, iki tane Zerrin Özer, iki tane Nilüfer olabilir. Yani ilk albümün formatından daha farklı bir albüm olacaktır eğer yapılırsa..
KadınVizyon : Hiç dinlemedim ama mutlaka şarkıları da güzel söylüyorsunuzdur. Sizi şarkıcı değilsiniz. Nasıl olur da bir şarkı ile bir şiir bu kadar güzel uyum sağladı o kasette. O çalışmada şarkı ve şiir birlikteliğinin bu kadar güzel duruşunun sırrı nedir?
Kenan Işık : Öncelikle şunu söyliyeyim. Daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum. Zaten ikinci bir şiirKenan Işık : şarkı albümü yapmak da bana oradan cazip geliyor. Birincisinde yapamadığımız şeyleri ikincide başarmak Orada acemice yaptık. Çok çabuk oldu. Müzikler çok yerine oturmadı Beni çok mutlu eden bir sonuç çıkmadı oradan. Ama bir ikincisini yapıp, en azından benim tatmin olabileceğim bir albüm çıksın istiyorum.
KadınVizyon : Mükemmeliyetçi, zor beğenen bir insan diyebilir miyiz sizin için.
Kenan Işık : Evet.. Örneğin ben o kaseti iki ya da üç kere dinlemişimdir.. Dördüncü kez dinlediğimi sanmıyorum. Bir film yaptım. Filmde de aynı şey oldu. (Yeşil Işık’tan söz ediyor)
KadınVizyon : O filmi beğenmediniz mi?
Kenan Işık : Çok beğendiğim söylenemez. O filmi de gala gecesi seyrettim. Ondan sonra bir daha da izlemedim. Sana filmin CD’sini verdiler. O da evde mi değil mi onu bile bilmiyorum Yani unutmak istiyorum. Çok beni mutlu etmeyince bir şey onu unutmak istiyorum. Onu bir daha görmemek istiyorum. Pek çok işte kendimi fazla eleştiririm.
KadınVizyon : Siz onu için mi güzel işlere imza atıyorsunuz?
Kenan Işık : Siz öyle söyleseniz de yaptığım bir çok işte, şurası eksik burası eksik diye beni tedirgin eden pek çok şey oluyor.
KadınVizyon : ınsanlar sizden yeni bir kaset bekliyorlar. Bir de şunu sormak istiyorum. Bu kadar aşka ve hüzne dair şiiri siz mi bir araya topluyorsunuz.?
Kenan Işık : Ben ilkokul ikinci sınıftan beri şiir okuyan biriyim. Aslında sizin geçmişinizi bilmeyince magazin yazanlar “Aa, adam ünlü oldu, şiir okudu” diyorlar. Oysa ben ünlü olmadan önce de şiir okuyan biriydim. Yıllar önce AKM’de ve Lütfü Kırdar’da çok şiir okudum
KadınVizyon : Mesela, Lütfü Kırdar’da hangi yıllarda şiir okudunuz?
Kenan Işık : Tam tarihini anımsamıyorum ama 1990’ların başındaydı. Dediğim gibi şiir okumak çok eskiye dayanan bir şey. Sonuç olarak bir aktörseniz, oyuncuysanız, sahneye çıkıp bir piyeste oynayacak yeteneğe sahipseniz, düzgün de konuşuyorsanız bunlara paralel olarak bir eğitiminiz de varsa şiir okuyabilirsiniz. Ama unutulmaması gereken bir başka
şey de duygudur. Eğer duygunuz da varsa o şiiri güzel okuyabilirsiniz.
KadınVizyon : Sonuç olarak oldukça güzel şiir okuyorsunuz.. Zerrin Özer’le yaptığınız o albümde de, sizin şiir dağarcığınız çok zengindi. Dünya şiirini araştırmışsınız. Pablo
Neruda gibi önemli isimlerin şiirleri yer alıyordu..
Kenan Işık : Türkiye’de şiire dair ne kadar çıkan kitap varsa, hepsi bende mevcuttur. Sadece güzelini bulmak değil bir de tercüme edilmesi önemli. Türkçe’ye uyumlu olması lazım oradaki yabancı sözün. Bunu başaranlar var. Can Yücel’in, Sheakspeare’in Sone’sini tercüme etmesi gibi. O şiiri insanlar sanki yerli bir şiir olduğunu düşündü.Hatta bana da soruldu, bu kim yazdı bu şiiri diye.
KadınVizyon : Ben bu şairi biliyordum, ama bu şiirini farketmedim diyor insan o albümü dinlediğinde.
Kenan Işık : ışte sizin içinize sinen şiiri seçip okursanız, dinleyicinin de içine siniyor belki..
KadınVizyon : Aşk ve hüzün hep birbirine yakın mıdır peki?
Kenan Işık : Ona biraz acı demek lazım. Aşkın zaten oluşumunda acı var. Kavuşma aşka başka bir boyut kazandırır. Bütün şarkı ve şiirlerin aşk üzerine yazılı olmasının sebebi de herhalde bunu daha kimsenin keşfedememiş oluşundan olsa gerek. Bunca yüzyıldır, bunca bin yıldır şiir ve şarkı yazılıyor ama hala insanlar bıkmış değil. Acı insanı olgunlaştırır.. Kendinizi deşifre edersiniz acıyla. Kimim, neyim, bu dünyadaki işim ne diye sorarsınız.
KadınVizyon : Bir Yunus Emre bakışı diyebilir miyiz bu yaklaşıma?
Kenan Işık : Doğal olarak, tiyatrocu olduğum için bu bakışım olabiliyor. şeyh Galib’in hayatını yazıp sahneye koydum “Aşk Hastası”nda. Dünya çapında bir şair.. Eee bu şiirlerin kaynağı nedir deyince sizi ta tasavvufa kadar götürüyor. Sizin o sorunuzla ilgili olarak “kavuşamama” olayından söz etmek istiyorum. Leyla ve Mecnun’da bu var.kısmen. Mecnun, o çizilmiş olanın dışına çıkmıştır. “Sevgili orada ama ben hala bu duyguyu içimde taşıyorum. O zaman burada aşkın objesi bizatihi sevgili gibi duruyor, ama aslında bu benim içimde var. Bunu halletmek için ben kendimin kim olduğunu bilmeliyim. Ben hala severim ve bu duygu, bu hasret benim içimden hiç kaybolmuyor diye düşündüğünüz zaman, o aşkın objesi olan sevgiliyi bir yana bırakıp o zaman ben kimim demeye başlıyor insan. Ve kendini anlamaya çalışıyor. Zaten o hikayenin sonu da öyle biter. Leyla ile buluşur Mecnun. Kavuşurlar. ışte “Aradığın sevgili burada” derler. Mecnun ise “Kadeh aynı aynı kadeh ama içindeki şarap çok farklı” der.
KadınVizyon : Sizin aşka bakışınız nasıl?
Kenan Işık : Bizi oraya iten her dönemde başka bir şeydir. Buluğ çağında bedensel bir şey ortaya çıkarken tecrübe kazandıkça aşkın da formasyonu değişmeye başlıyor. Evlilikte de böyledir. Evlilikte de karım ya da kocam ya da dedikten sonra aşk başka bir boyut kazanıyor ve o boyutuyla devam ediyor.
KadınVizyon : Evlilik aşkı öldürüyor diyenlerden değil misiniz?
Kenan Işık : Bir zamanlar diyordum. Ama bu sizin bakışınızla alakalı. Aşk ilk anda yaşandığı gibi olmaz elbette, evlilikte zaman içinde başka bir şeye dönüşür. Aslında bana göre insanı karısına ya da kocasına duyduğu ilginin hayranlık boyutu daha da artıyor. Ama ilişki doğru yaşanıyorsa ve siz bu olgunluğa ulaşmışsanız ve gündelik şeylerle onu zedelememeyi becermişseniz. Çünkü her zaman insanoğlu tektir ve kimsenin girmemesi gereken bir alanı vardır. Biz karKenan Işık : koca olduk, her şey birbirine geçti demek her şeyi bozan bir durumdur. ınsanın içindeki özgür alanı karı ve koca koruyabiliyorsa anlamlı olur.
KadınVizyon : Ancak evliliklerin çoğu dejenere olmuş vaziyette.
Kenan Işık : Olmayanlar da var. Örneğin benim halam köylüydü. Okuma yazması yoktu. Eniştem ölünce halam “ben çok yaşamam” dedi. Hasta da değildi ama bir hafta sonra o da öldü!. Buna aşk diyemeyebiliriz ama birlikte yaşamış olmanın verdiği bir uyum var.
KadınVizyon : Aşkın felsefesine de iniyorsunuz. Her zaman böyle mi yaklaşırsınız.
Kenan Işık : Bu bakışa olgunlaştıkça sahip olabiliyor, derine inebiliyor. Yaşam çok sıradan bir şey değil. Eğer aşka o kör noktadan bakmaya devam ederseniz, hayatınız da önemsizdir.
KadınVizyon : Peki, aldatma nedir sizce?
Kenan Işık : şimdi bu kimliklerle ilgili. Bir de insanın ruhsal, bedensel yapısıyla alakalı. Neticede evlilik bir ahlakı gündeme getirir. Metropollerde insan değişiyor. Bence aldatma katakullidir. Siz bu hileye düşebilecek insansanız yaparsınız. Ben asla hileyi savunamam. Ahlaki değildir.. Evlilik dediğiniz kurumda çok fazla şey devreye giriyor. Ben birini görüp çok seversem aşık olurum ve onunla evlenirim. Bu aldatma değildir. Ama 80 yaşına kadar da onunla kalacağım başkasına aşık olmayacağım anlamına gelmez.
KadınVizyon : Aşkın garantisi yok diyorsunuz yani?
Kenan Işık : Yoktur. Sizi besleyen bu aşk fiziksel anlamda yok olunca, başka şeylere dönüşür.
KadınVizyon : Peki magazinle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Kenan Işık : Eskiden Televizyon yokken, biz komşularımızı, mahallemizi bilirdik. Herkes herşeyi bilirdi. Örneğin komşumuz geç vakit eve taksiyle gelse bütün başlar uzanırdı pencerelerden. Yok kapısına bir taksi geldi, yok biri indi. Bütün bunlar insanları eğlendirirdi. şimdi metropol hayatı başka. Mehmet Ali Erbil’in artık herşeyini biliyoruz.. O artık bizim bir komşumuz gibi! “Bak Mehmet Ali bundan da ayrıldı. Annesi ne dedi acaba?” gibi soruları , o meraklı hali ancak samimi komşun için üretirsin çünkü..
KadınVizyon : Magazin olmalı mı yani hayatımızda?
Kenan Işık : Bunu tartışmıyorum. Geldiğimiz noktayı söylüyorum. şunu unutmamak lazım: Ne söyledikleri şarkılarla ya da yaptıkları işlerle hiçbir zaman ortalıkta olmaması gereken bazı insanlar magazin olmasaydı, asla adları anılmazdı .. Bunun sosyal boyutu da var. ınsanlar masallara hep ihtiyaç duyarlar. Bir zamanlar da ıran kraliçesinin yaşadıklarını konuşurdu insanlar. TV de yoktu o zamanlar. Prenseslerin hikayelerini çok merak edilirdi. Masal gibi Farah böyle, Süreyya şöyle diye anlatılırdı. ışte ben “masal” niyetine bunların insanların hayatında var olduğunu düşünüyorum. Günümüzde de, kral kraliçe masallarının yerine bu tür “çağdaş” söylenceler geçti.
KadınVizyon : Yani Hülya Avşar’la, Kaya Çilingiroğlu’ndan bahsederken de bu mu yaşanıyor. Örneğin Avşar, o konuşma ihtiyacı duyduğumuz, hayatını didiklemek istediğimiz modern prenses mi?
Kenan Işık : Tabii, onun yerine koyuyorsunuz…
KadınVizyon : Çoğumuz hala çocuğuz o zaman. Masallara ihtiyacımız olması bu anlama gelmiyor mu?
Kenan Işık : Bir çok insan, rutin giden günlük hayatını renklendiren bir şey olarak görüyor bu ”modern masalları”.. şimdi metropol hayatı bu noktadan çıktı. Ama TV bizi buraya tekrar aynı noktaya getirdi.. Mehmet Ali Erbil’nin hayatını, kaç çocuğu olduğunu, her şeyini biliyoruz. O bizim bir “komşu”muz. Bu aslında her yerde yaşanıyor. Çekiştirilmek için ünlü birinin olması da gerekmez. Örneğin, Gökçeada’ya gidin. Küçük yer olduğu için herkes birbirini tanır orada da.. Ay o neden gitmiş, ya o çocuğa yazık olmuş gibi çevresindeki insanların hayatı ile ilgili yorum yapan insanlar orada da vardır. Orada da magazin kendi içinde boy verir.
KadınVizyon : Hobi anlamında soruyorum Maneviyatınızı neyle besliyorsunuz. Meditasyon ya da yoga gibi uğraşlarınız var mı?
Kenan Işık : Hayır bu tür uğraşlarım yok. Bana samimi de gelmiyor. Çünkü kaynağından öğrenmiyoruz. Okuyarak öğrenmeye çalışıyorum ben. Sürekli okurum. Maneviyat anlamında henüz keşfedilmemiş manevi bir dünya olduğuna inanıyorum. Bizim bilemediğimiz, henüz çözemediğimiz bir alan var “uhrevi” dediğimiz.