Gülseren Akyüz, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı’nda başkan olarak görevini yürütüyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun olduğu 1982 yılından bu yana, kariyer basamaklarını hızla çıkıyor. Başarıya ve çalışmaya doymuyor adeta. Önce genç yaşında profesörlük ünvanı aldığı için dikkatleri üzerine çekti Akyüz. Sonra mesleğindeki başarısıyla ve sosyal faaliyetleriyle… 30 dolayında uluslararası, 80’nin üzerinde ise ulusal dergilerde yayınlanmış makale ve derlemelerde imzası var. .19 kitap çalışmasında bölüm yazarlığı, 8 kitapta ise editörlük yaptı. Sayısız kongrede oturum başkanlığını üstlendi. Konferans ve panellerde konuşmacı olarak görev aldı.. Bu arada, 16 adet tez yönetti. Uluslararası yayınları nedeniyle, 15’in üzerinde sitasyona sahip. “Avrupa Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hekimliği Board Sertifikası”na hak kazandı. Bunlar, buraya sığdırabildiklerimizin sadece bir bölümü!.Gülseren Akyüz’le kariyeri hakkında uzun bir sohbet gerçekleştirdik. Bu sohbette kariyer yaşamındaki arka planı da bizimle paylaştı. Peki Profesör Akyüz nasıl adım atmıştı bu mesleğe? ılk sorularımızdan biriydi bu…
Annesinin beyaz gömlek hayali
Çocukluk yıllarına dönüp, öğretmenlerini saygıyla anmayı ihmal etmiyor bu sorunun yanıtını verirken. Bu mesleğe adım atmasının en önemli neden onlar çünkü. Hemen her öğretmeni onu “Sana doktorluk yakışır evladım” diye motive edermiş. O zamanlar tutulan hatıra defterini de anımsıyor. Ortaokulu çok güzel bir dereceyle bitirince hatıra defterini uzatmış hocalarına. Çoğunun dileği Akyüz’ü ” beyaz gömlek”le görmekmiş. Ta oralardan itibaren doktor olmanın hayalini kurmaya başladığını anlatıyor. Ve ortaokul yıllarında bu kararı son derece keskinleşiyor. “Başka bir mesleği aklımdan bile geçirmedim” diyor. Hayaline bu yaşta kilitlenen o küçük kız çocuğu, geceleri yatma vakti geldiğinde ise çok üzülüyor. (Ders çalışmaktan kendisini ayıran uykuyu alabildiğine ertelediğini söylüyor) Evde herkes uykudayken, bir el feneriyle yorgan altında okumaya çalışacak kadar, çalışmaya tutkulu bir yapısı varmış. Mesleği seçmede annesinin etkisinin de altını çiziyor. “Kızım, insanları ve çalışmayı çok seviyorsun, bari doktor ol da onlara hep faydan olsun” diye nasihat eden annesi de ona müthiş bir motivasyon kazandırıyor. Öte yandan bu mesleğin karakterine çok uygun olduğunu özellikle belirtiyor. Ailede ilk tıp doktoru Akyüz.
Taşradaki “Doktor Bey!”
Akyüz, çocukluğundan çok ilginç bir anektodu da aktarıyor. Yeldeğirmeni, Osman Gazi ılkokulu’nda, 5. sınıf öğrencisiyken, bir matematik yarışmasına katılıyor. Bir erkek öğrenci ve kendisi finale kalıyor. Finalistler tekrar sınava alınıyorlar. Sınav sonucunda iki öğrenci de ayrı dereceyi alıyorlar. Ancak birincilik bir kişiye verilecek. Sınav komitesi başkanı hoca şöyle diyor: “Gülseren, başarı dereceniz aynı, ancak biz erkek olduğu için diğer arkadaşını birinci seçme kararı aldık!” Yaşamı boyunca bunun dışında çok önemli bir cins ayrımcılığıyla karşılaşmadığını söylüyor. Ancak Ankara Gölbaşı’nda görev yaparken yöre halkının kendisine sık sık “Doktor Bey” dediklerini anımsatıyor. Türkiye’de kadının bilimsel kariyer yapmasının zor olmadığına inanıyor. Peki, bu başarılı kadının “sırrı”ne? Yanıtı son derece yalın: “Bence Türkiye’de kadınların üniversite ortamında biraz daha şanslı. Benim tek bir sırrım var. Sadece ve sadece kendime çok güvenirim çünkü çok çalışırım. Profesör olmama karşın hala günde 15-18 saat çalışırım.”
“Halk sağlığı için çok önemli”
Uzmanlığını 1989 yılında almış Gülseren Akyüz. Tam 15 yıldır bu meslekte. Osteoporoz alanını da bilinçli seçmiş.”Çünkü halk sağlığı açısından osteoporoz çok önemli” diyor. Türkiye’de genel olarak ömrün uzaması da osteoporozun daha artmasına neden olmuş. “Bunu nedeni ise bu hastalığın asıl olarak ileri yaşlarda ortaya çıkması” açıklamasını yapan Akyüz, “risk faktörleri”nden söz ediyor. Bu konuda araştırmalar yapan Uluslararası Osteoporoz Vakfı’na da (IOF) üye. Aynı zamanda yönetiminde yer aldığı “Osteoporoz Hasta Derneği” de üye bu vakıfa. IOF, ülkelerin üye olduğu bir vakıf. Bu siteye giren bir hasta, (www.osteofound.org) ana sayfadaki bir testin ardından, kolay yolla hastalıkla ilgili risk durumunu öğrenmiş oluyor. Eğer osteoporoz riski taşıyorsa ve bu hastalıkla ilgili daha fazla bilgi edinmek istiyorsa, toplam 6 ilde faaliyet gösteren osteoporoz hasta derneklerinden herhangi birine ulaşabiliyor.
Aç olan insana balık tutmayı öğretmek
Mesleki çerçevede sosyal faaliyetleri de mevcut. Tıp alanında çalışan yaklaşık 15 derneğin üyesi. Sosyal faaliyet olarak da Fındıklı Rotary Klubü’nde çalışıyor. 4 yıllık bir Rotaryen olarak şu felsefeyi savunuyor: “Aç olan bir insana balık vermek yerine, balık tutmayı öğretmek gerekir. Biz rotaryen olarak para ya da yiyecek yardımı yapıp kenara çekilmiyoruz. Bizzat o insanın kendisi için işlevsel bir eğitim almasıyla kalkınacağını düşünüyoruz ve bunu hayata geçiriyoruz. Örneğin okuma-yazma kursları açıyoruz. Sokak çocukları için projelerimiz var, onlarla ilgileniyoruz.” Rotaryenlerin hayata geçirdiği “Yarının Liderleri” projesi üzerine yapılan çalışma hakkında da bilgi veriyor.
Kızıyla özel olarak ilgileniyor
“Nasıl bir annesiniz?” sorusuna verdiği yanıt son derece demokratik Kızıyla arkadaş olan bir anne olduğunu söylüyor. “Hiçbir zaman anne olarak beni apayrı bir yere koyup, sadece saygı duymasını beklemedim” diyor. Tek çocuk olmasını özellikle tercih etmiş, ilgiyi bölmemek için… Çocuğunun her istediğini alan annelerden değil. Kızını, tüketim canavarına karşı bilinçlendirme amaçlı bir yaklaşım sergiliyor. Bu arada 13 yıl önce boşandığını ve kızını tek başına büyüttüğünü öğreniyoruz. Kızının babasından saygı ile söz ediyor. Ona göre, kariyer yapan bir insan, işine yüreğini koyduysa eğer bunun bir bedeli var! “İşimin ve kızımın yükümlülüğü bana yetti.” yorumunu yapıyor. “Annelik, eş ve kariyer” kimliklerinin üçünün aynı koltuğa sığmasının kimi durumlarda kolay olmadığını anımsatıyor.
Bu röportajın devamını Prof.Dr.Gülseren Akyüz’ün Başarısının Sırrı, Özgüven ve Çok Çalışmak-2 başlığı altında okuyabilirsiniz.