Halk dilinde Sarı Nokta olarak bilinen hastalık genç-yaşlı herkesin bilinçli olmasını, nedenlerini, korunma yöntemlerini bilmesini gerektiren bir göz rahatsızlığı… Bu hastalık ile ilgili doğru bilgilendirme yapılması çok önemli çünkü hem ülkemizde hem de dünyada bu hastalığa sahip kişilerin sayısı hiç de azımsanmayacak ölçüde ve artmaya da devam ediyor.
ıstanbul Retina Enstitüsü doktorlarından Prof. Dr. Murat Karaçorlu öncelikle toplumda hastalığın ismi ile ilgili önemli bir yanlış anlaşılma olduğunun altını çiziyor. Sarı Nokta’nın her sağlıklı gözün retina kısmında yer alan bir bölüm olduğuna dikkat çeken Prof. Karaçorlu, Sarı Nokta’yı retinanın tam merkezindeki 1 milimetrelik bir alanı işgal eden anatomik bir bölge olarak tanımlıyor. Karaçorlu, günlük kullanımda Sarı Nokta adıyla dilimize yerleşen hastalığın, doğru ismiyle yani Yaşa Bağlı Makula Dejeneransı (YBMD) olarak bilinmesinin önem taşıdığını vurguluyor.
Yaşa bağlı makula dejeneresansının oluştuğu makula bölümü gözün arkasında, 4-
Yaşa bağlı makula dejeresansının, gözün Sarı Nokta bölümünde bulunabilecek onlarca hastalıktan sadece biri olduğunu belirten Prof. Dr. Murat Karaçorlu; şeker hastalığının, bazı genetik hastalıkların, travmaların, retina delinmelerinin ve göze gelen darbelerin de Sarı Nokta’da hastalık oluşturabileceğini, bu nedenle yaşa bağlı makula dejeresansının Sarı Nokta olarak adlandırılmasının çok doğru olmadığını dile getiriyor.
Sarı Nokta’nın bir hastalığı olan Yaşa Bağlı Makula Dejeneresansı’nda (YBMD) beslenme değiştirilebilir bir risk faktörü olarak kabul ediliyor. YBMD’nin ilerlemesinin önlenmesi için besin desteğine ihtiyaç bulunmaktadır. Bunlar Omega 3, Lutein ve antioksidanlardır. Omega 3, somon, morina ve ton balığı gibi derin deniz balıklarında; Lutein, ıspanak, brokoli gibi yeşil sebzelerde ve sarı renkli meyvelerde; antioksidanlar ise bazı sebze, meyve, tahıl ve baklagiller ve benzeri besinlerde bulunuyor. Ancak bu öğeler besinlerde düşük konsantrasyonda bulunuyor. Dolayısıyla YBMD hastalığını önlemek için gerekli miktarı besinler yoluyla almak çok güç olabiliyor. Bu öğeler, vitamin desteği olarak kolayca dışarıdan alınabilir. C ve E vitaminlerinin birlikte alınması, özellikle retinanın görme merkezi gibi davranan makula bölgesinde yaştan kaynaklanan bozulmaların ilerlemesini yavaşlatabiliyor.
YAşA BAğLI MAKULA DEJENERESANSI NEDıR ?
Gözün makula ismi verilen ve keskin görmeden sorumlu bölümünün hasarlanması sonucu ortaya çıkan göz hastalığıdır. Genellikle 50 yaş üzerinde görülen yaşa bağlı makula dejeneresansı (YBMD), en önemli görme kaybı nedenlerinden biridir. Bazı hastalarda şikayetler başladıktan hemen sonra hızlı bir görme kaybı meydana gelebilir. Görme kaybı yaşayan hastaların görememe oranı % 100’e yaklaşır. Bu hastalıkta erken teşhis çok önemlidir. Erken teşhis ve tedavi ile görmenizin korunması veya daha fazla bozulmasının engellenmesi mümkün olabilir. Bir ülkede ortalama yaşam süresi arttıkça bu hastalığın görülme sıklığı da artmaktadır. Hastalığın en çok görüldüğü 65 ve üzeri yaşlarda risk oranı %30 civarındadır. Bir gözünde YBMD bulunanların yaklaşık %40’ında 5 yıl içinde diğer gözde de YBMD gelişir.
“MAKULA DEJENERESANSI” TıPLERı:
Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu (YBMD), kuru tip ve yaş tip olmak üzere ikiye ayrılır. Kuru tip, daha sık görülmekte (%85-90) ve daha yavaş ilerlemektedir. Yaş tip ise daha az görülmekte (%10-15) ve kalıcı görme kayıplarına neden olabilmektedir. Yaş tip YBMD, bu hastalığın neden olduğu görme kaybının %90’ından sorumludur. Kuru tip YBMD bazen yaş tipe doğru değişim gösterebilir.
“MAKULA DEJENERESANSI” BELıRTıLERı NELERDıR?
YBMD’nda görme keskinliğinin azalması, bulanık görme, görme alanının ortasında siyah noktalar, renk görmenin azalması, renkleri soluk ve donuk görme, çizgileri dalgalı, kırık, eğri veya silik görme, hastalığın bilinen belirtileri arasında yer almaktadır. YBMD’na bağlı görme azalmasıyla beraber okuma-yazma, televizyon izleme, araç kullanma, spor yapma ve yemek yapma gibi bazı aktivitelerin yapılması zorlaşabilir.
“MAKULA DEJENERESANSI”NDA MıKRONUTRıSYONUN ÖNEMı:
YBMD’nda değiştirilebilir bir risk faktörü olarak tanımlanan beslenme, hastalığın gelişimini önlemek açısından son derece önemlidir. Mikronutrisyon, mikro beslenme ile eş anlamlı olup, özellikle vücut için gerekli besin desteklerinin istenen oranda alınması şeklinde tanımlanabilir. Mikro beslenmenin en net örneklerinin de vitaminler olduğu söylenebilir. Mikro hale getirilmiş vitamin/besin destekleri vücudumuzun ihtiyacı olan vitaminlerin yeterli miktarda alınmasında büyük rol oynar. “Makula Dejeneresansı”nda mikro beslenme hastalığa yakalanma riskinde veya ilerlemesinde rol oynayabilir.