“ınsanlara yargılama değil de analiz etme ve problemlerini çözme noktasından yaklaşılması lazım.. Terapistlerin kaybolan ümidi yerine koyma, insanları anlama ve zorlu bir süreçte ne olursa olsun onlara yardımcı olma gibi temel ögeleri taşımaları lazım. Evlilik problemleri çözümsüz gibi gözükebilir bazı çiftlerde ama insanlara bu temel ilkelerle yaklaşırsanız eninde sonunda en zor problemlere bile çözüm yolları bulursunuz.” Bu sözler evlilik terapisti Doç.Dr.Armağan Samancı’ya ait.
Evliliğe bakış aslında çok çeşitli. Kimi için güvencedir, kimi için statü. Kiminin özgürlüğünü alıp götürür.. Bazıları içinh de bir ”oyun”dur. Kadın sevgi ve güvence bekler bu oyundan. Erkek çoğu kez kendini kapana kısılmış hisseder. Sonuç olarak yürümesi gereken evlilikler vardır ve yangında ilk kurtarılacak şey “ilişki”ye bir terapiste gidilir. Peki çiftler hasta ilişkilerini iyileştirebilirler mi? Evlilik terapisti Doç. Dr. Armağan Samancı kendisine çok fazla sayıda çiftin başvurduğunu anlatıyor. Bu başvurular içinde dikkati çeken bir şey var. Genç çiftlerin evlilikten beklentileri geleneksel kalıpları hayli zorluyor.Genç insanlarda, (özellikle kadınlarda) ciddi olarak beklentilerin değiştiğini anlatan psikiyatrist sorularımızı yanıtladı.
KadınVizyon : Evlilik veya ilişki terapisinden ne gibi beklendiler söz konusu?
Doç.Dr.Armağan Samancı : Herşeyde olduğu gibi, ilaçlar nasıl değişiyorsa sonuçta terapi teknikleri de değişiyor tabii kaçınılmaz olarak. Beklentiler de değişebiliyor. Örneğin, kısa sürede, daha toparlayıcı ve çözüme götürücü bir terapi beklentisi içinde oluyor çiftler.. Yani en azından ben kendi uygulamalarımda bunları görüyorum.. Biz de, daha kısa sürede bir takım problemleri toparlama süreci içine girebiliyoruz da.. Yani o anlamda da bir gelişim var. Çünkü beklentiler bu yönde.
KadınVizyon : Bir an önce çözülsün diyorlar.
Doç.Dr.Armağan Samancı : Evet bir an önce çözülmesini bekliyorlar haklılar da tabii. Keşke şöyle bir terapi yöntemi olsa da, bir görüşmede bütün problem çözülse….
KadınVizyon : Çiftler sihirli değnek mi arıyor çözüm için?
Doç.Dr.Armağan Samancı : Sihirli değnek değil de hakikaten bu konuya çözüm getirecek profesyonel bir insan arıyorlar. Yani bir hedef görmek istiyorlar. Kısa zaman derken yani gelen bir çok çift biliyor ki, bir-iki görüşmede çözüm olmaz. Yani hakikaten düşünen bir çift, bir-iki seansta problemin çözülmeyeceğini biliyor . Asıl olarak , 4- 5 görüşme sonrasında bir hedefe doğru giden, belki 7-8 görüşmede toparlanan bir uygulama görmek istiyorlar. Bence de bu süreler beklenti olarak makul diye düşünüyorum.
KadınVizyon : Terapiste gelenler genellikle genç mi?
Doç.Dr.Armağan Samancı : ‘98 yılında yaptığım bir araştırmada şöyle bir şeyi fark etmiştim. Aslında genç eğitimli çiftlerle, eğitim düzeyi daha düşük olan çiftler arasındaki fark şu. Eğitim düzeyi yüksek olanlar terapiye daha çabuk geliyor. Yani artık şöyle bir yaklaşım çok fazla yok genç jenerasyonda. Bu benim kocamdır, bir şekilde bunu devam ettireceğiz ne olursa olsun diye bir yaklaşım yok. Özellikle eğitimli genç grupta.. Yani bir şekilde problemi çözelim ve çözülmüyorsa da ayrılalım yaklaşımı var.
KadınVizyon : Eğitimli olduklarına göre flört ederek de evlenmişlerdir muhtemelen. Daha ilk yıllarda nasıl anlaşmazlıklar çıkabiliyor?
Doç.Dr.Armağan Samancı : Genelde genç evlenen çiftler, artık eskisi gibi aileler tarafından tanıştırılıp birkaç ay içinde evlenen çiftler değil. Çoğunluğunun evlilik öncesi de bir geçmişi, bir tanışıklığı var. Yani bu da yıllar süren bir dönem olabiliyor. Yani ben şöyle düşünüyorum; Sonuçta bir ilişki tanışmayla başlar zaten.. Yani o süre uzadıkça ilişki otomatikman kendi içinde bir süre oluşturuyor. Yeni iki yıllık flört etmişse üç yıldır da evlilerse burada beş yıllık bir ilişkiden söz etmek lazım. Dolayısıyla, beş yıllık problemlerden söz etmek lazım burada. Yani 8 sene beraber yaşayıp, evlenip iki sene sonra ayrılan bir çiftin olayını iki yıllık evlilikle açıklamamak lazım. Yani bunun 8 yıl öncesi olan birikimlerini de düşünüp, bu ilişkiyi 10 yıllık bir ilişki olarak kabul edip ona göre düşünmek lazım.
KadınVizyon : Gençler en çok hangi alanda çatışma yaşıyorlar? Kişilik anlamında çatışmalar oluyor mu?
Doç.Dr.Armağan Samancı : Tek başına kişiliklerle açıklanan bir şey değil. Hep ben onu söylüyorum; farklılıklar illa zıtlıklar anlamına gelmez. Farklı olabilirsiniz karşınızdaki insanla, olacaksınız da.. Ama bu illa çatışma anlamına gelmemesi lazım. Ama şöyle bir şeyi de göz önüne almak lazım. Nasıl doku uyuşmazlığı varsa, bir kişilik uyuşmazlığından da söz edebiliriz. Duygusal uyuşmazlıklar da söz konusu olabiliyor bazı ilişkilerde.. Ha bunların bir çok anlamda çözüm yolları var. Eğer çiftler bunu ararlarsa bulabilirler. Sonuçta bir otomobile bile onun orijinal olmayan parçasını modifiye ederek takabilirsiniz. O şekilde işletebilirsiniz. Sorun daha fazla çıkartır sizin için ama yine da yapılabilir bu. şunu da belirtmek lazım. Bazı yapıların yan yana gelmesi çok kolay değil. Yani bir kişilik uyuşmazlığından da bahsedebiliriz.
KadınVizyon : Nasıl bir yöntem uyguluyorsunuz?
DoçDr.Armağan Samancı : Benim yöntemim Mcmaster modeli. Kanada’da bir üniversitenin geliştirdiği bir model. Daha entegre bir model. Yani kişinin bireysel dinamiklerinin de içine girdiği bir yöntem.
KadınVizyon : Terapide varılması gereken hedef nedir?
DoçDr.Armağan Samancı : Burada çiftin sunduğu hedefi değil de veya problemi değil de, çiftte sorun oluşturan problemi görmek önemli. Bireylerin yaşadığı bir takım çatışmaları eşzamanlı görüp artı bir de bireylerde olabilecek psikiyatrik problemleri de görüp, ona yönelik çalışma yapmak lazım. Gerekirse ilaçlı tedavi de devreye sokulabiliyor burada. Yani üç değişik boyuttan harekete geçen bir terapi şekli. Bazı ilaçlar bazı bireylerin çok sorun oluşturan taraflarını yumuşatabiliyor. Bu da terapide büyük avantajlar sağlıyor.
KadınVizyon : Genç kadınların beklentileri değişti mi?
Doç.Dr.Armağan Samancı : Özellikle yeni jenerasyonun kadınlarının beklentileri klasik erkek modelinden çok daha farklı. Yani erkeğin sadece kahveye gitmeyen, içki içmeyen, kumar oynamayan, aldatmayan ya da dövmeyen bir yapıda olması yetmiyor. Bunların olmaması kötü değil ama tek başına yeterli değil. Bunun yanı sıra kadının duygularını hisseden, paylaşan, güven veren, üreten ve neşelendiren bir model de istiyorlar.
Nasıl erkekler karşısında güzel çekici, canlı, hareketli, çalışan, şikayet etmeyen bir model arıyorsa, kadınlar da özellikle genç jenerasyon böyle bir şey arıyor. Yani somurtkan ilgilenmeyen, duygusal olarak bir şey vermeyen, çalışmayan bir modele çok sıcak bakmıyorlar. Artı bir de şöyle düşünün; Gen ve kadınların da çalıştığı bir jenerasyon böyle. Eğer işinde kadın yükselirse, erkeğinden statü olarak ileri düzeylere gelirse, kendi çevresinde oluşturduğu standardı erkeğinden de bekliyor.
KadınVizyon : Erkeklerin şikayetleri hangi çerçevede peki?
Doç.Dr.Armağan Samancı : Kadın nasıl kendi açısından bir takım şeyler yaşıyorsa, aynen erkekler de yaşıyor. ıkisinin aynı çizgiyi yakalaması mümkün değil. Biri çok hızlı bir değişim gösterdiği zaman diğerinin buna uyum göstermesi çok kolay olan bir şey değildir. Bir çok erkek bu anlamda kendini yetersiz hissedip kapanma tutumuna girebiliyor. O zaman kendi kalelerine daha çok tutunuyor. Yani kendini aşma davranışı değil de, kendi değerlerine daha sıkı tutunma, kapıları daha sıkı kapama tutumlarına girebiliyor. Erkeği de duygusal anlamda ürkütmemek lazım. Ürktüğü zaman kapanacaktır, kapandığı zaman da çıkış yolu olmayacaktır. Kadınlar duygusal anlamda çok daha gelişmişler genel olarak düşünürsek. Bir yapısı, doğası dolayısıyla, bir de toplumsal anlamda kadınların duygusal gelişimi daha fazla. Erkek için bu söz konusu olmuyor.
KadınVizyon : “Sert, masaya yumruğunu vuran koca” modeli beklentisi var mı?
Doç.Dr.Armağan Samancı : Kadının istediği model şöyle: Duygusal olarak onu anlayan bir model istiyor. Zayıf, güçsüz bir erkek istemiyor. Erkeğin daha duygusal olması halinde daha zayıf olabileceği gibi bir inanış var. Halbuki kadın duygusal olduğu kadar güven veren, beklentilerine cevap veren güçlü bir model istiyor. Güçlü model herkesin istediği bir şey. Erkeğin de kadından beklediği bir şey aslında. Türk kadının bir çoğunda korunma, kollanma duygusunu hissetmek çok önemli. Yani ne kadar kadın eğitim anlamında ekonomik anlamda gelişmiş olsa bile yine bir korunma kollanma hissedilme duygusunu yakalamak istiyor.
KadınVizyon : “Kollanan kadın” denince onu güçsüz olarak ele alan bir yaklaşım…
Doç.Dr.Armağan Samancı : Sonuçta ne olursa olsun erkeğin güçlü olması bir şekilde beklenilen bir durum. Yani kadın güçsüz erkekle sıkıntıya düşüyor. Bir şekilde onun görevlerini de üstlenmeye başlıyor. O zaman görev ikiye çıkmış oluyor ve baş edemiyor.
KadınVizyon : Kadın onu yönlendiren birini mi istiyor.
Doç.Dr.Armağan Samancı : Kadın baskın bir model istemiyor. Baskın, onu yönlendiren onu emir altına alan birini istemiyor. Geçmişteki model buydu. şimdi güç derken gerektiği zaman onu koruyan kollayan ama bireysel hayatını bozmayan, yani onu ezmeyen, kişiliğini yok etmeyen bir model istiyor. Geçmişin baskıcı, yönlendiren, emir veren, otoriter tipini istemiyor kadın. Son yılların “Taş fırın” diye tabir edilen modeli bu modele yakın bir erkek. “Taşfırın” gibi gözükse de kadını ve çocukları yok etmiyor. Herkes kendi rotasını çiziyor orada.
KadınVizyon : ılk önce kadın mı size geliyor?
Doç.Dr.Armağan Samancı : Başvuranların yüzde 80’i kadınlar. Ama daha sonra o kadınların eşleri de geliyor terapiye.
Ne yapabilirim de bu ilişkiyi kurtarırım sorusunu soruyorlar. Ama ben çiftlerin evlilik problemleri için profesyonellere yönelmesinin iyi bir şey olmadığını düşünüyorum. Demek ki hem kendileri hem de çevreleri bu problemlerin üstesinden gelemiyor ki bir profesyonelden yardım istiyor. Bu aynı zamanda toplum kendi içindeki problemleri çözmede de güçlükler yaşıyor demektir.