Kadınlar bu yerel seçimleri de kaybettiler. Kaybettiler diyorum çünkü kazanmak için az sayıda da olsa yola çıkmışlardı. Siyasette kadınlara, onlardan faydalanmak, onlara promosyon amaçlı bakılmadığı zaman kazanacaklardır.
Mart 2009 Yerel Seçimlerinden yaklaşık bir ay kadar önce, Mersin’de ve Gaziantep’te yaptığımız panellerle, kadının yerel yönetimlerdeki varlığını sorgulamıştık. ‘Kadın yerel yönetimlerin neresinde’ başlığını atarak bu konuyu irdelemiştik. Ve görmüştük ki, kadın yerel yönetimlerin hiçbir yerindeydi. Ve yine görmüştük ki, seçim sürecindeki partiler kadın adaylarıyla övünüyor, kadın başkan seçtireceklerini iddia ediyorlardı. Oysa görünen öyle değildi. Kadınların başkan adayı gösterildikleri yerler seçilebileceklerine ihtimal vermiyordu.
29 Mart 2009 yerel seçimlerinden önce Türkiye’deki kadın belediye başkanı sayısı toplam 18 idi. Seçimlerden sonra bu rakam değişmedi. Yeni seçilen kadın başkanların da neredeyse hepsi DTP’den seçildi. 14 kadın başkan seçtiren DTP’yi bir kenara koyarsak Türkiye’deki partilerin kadına bakış açısı bir kez daha kanıtlanmış oluyor.
Kadının siyasetteki açmazını birçok kez işlemişimdir. Kanımca buradaki en büyük engel kadınların kendi içlerinde barışık olmamaları, kendilerini desteklememeleri, bir kadın dayanışmasının olmamasıdır. Bu da erkeklere dayandırılmış olan siyasette erkeklerin tercihini kolaylaştırmaktadır. Mesela bu seçimlerde canla başla çalışan, kadın kolları başkanı olan bir arkadaşım, il genel meclisi sıralamasında kendi çabalarıyla 11. sıraya geliyor.
Arkadaşımın üzerine tepeden 8 kişi getiriliyor ve bayan arkadaşımın sırası otomatikman 19’a düşüyor. Bu konu birçok yönden değerlendirilebilir. Ben sadece şu noktada yorum yapmak istiyorum: Kendi başarısıyla seçildiği yerde kalsa o arkadaşım şimdi il genel meclisi üyesi olacaktı. Ama karşılarında bir kadın gücü görmeyen erkekler kolaylıkla onun yerini alabilmektedirler.
Panellerimizden birisinde, partileri adına konuşan kadın panelistlerden birisi şöyle söylüyordu: “Kadını, salt kadın olması vesilesiyle, onun yeterliliğine bakmadan seçtirmek de doğru değildir.”
Bu söylem, özellikle kendini çağdaş kabul eden sol partilerin söylemidir. Ve eskimiş bir söylemdir. Ve kadınlar arası dayanışma olmadığının, kadının birinci hasmının yine kadın olduğunun ifadesidir. Vasıfsız kadınlar zaten bugün siyasette değiller. Siyasete uzananlar da ne kadar vasıflı olursa olsunlar, aday oldukları yerlere bile getirilmiyorlar. Bunun yanı sıra tahsili olmayan, ilkokul mezunu erkek siyasetçilerin, üst üste kaç dönem yerlerini koruduklarına bakmak lazım.
Seçim öncesinde, gösterdikleri üç beş kadın adayla övünen partilerin, seçim sonrasında söyleyebilecekleri hiçbir şey kalmamıştır. 2004 yerel seçimlerinde bir ilden kadın belediye başkanı varken; 2009 seçimlerinde iki ilden kadın başkan olmuştur. ılçelerde ise kadın başkan sayısı bir önceki seçimi bile tutturamamıştır. Yukarıda da söylediğim gibi, hiçbir partinin bu konuda savunu yapabilecek durumu yoktur.
Kadınlar siyasette var olmak adına, önce birbirlerini sevmek ve desteklemek, sonra da kararlı olmak zorundadırlar. Daha dürüst ve daha sevgi dolu siyaset, daha güzel yerel çalışmalar için, kadınlar yerel yönetimlere mutlaka taşınmalıdır.