Bu yazının ilk bölümünü Prof.Dr.Gülseren Akyüz’ün Başarısının Sırrı, Özgüven ve Çok Çalışmak-1 başlığı altında okuyabilirsiniz.
Gülseren Akyüz’ün o kadar özelliği var ki.. Biz mesleki yanıyla da, özellikle osteoporozla ilgili de kendisinden bilgi almak istediğimizi ifade edince o çerçevede de bizi ayrıntısıyla bilgilendirdi. Tabii onun uzmanlık alanı sadece osteoporoz değil. Bel, boyun ağrıları, fıtık, kireçlenme ve romatizmal hastalıklar da Akyüz’ün alanına giriyor. Ama bu söyleşideki sorularımızı sadece osteoporozla ilgili olarak yönelttik.
KadınVizyon : Genel olarak osteoporozun artmasının nedeni, yaşamın uzamasıyla mı ilgili?
Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Evet. Kalp, astım ve şeker gibi hastalıklara beraber osteoporoz da insanlarda daha sık görülmeye başladı..Ülkelerin hemen hepsinde ömür uzuyor. Şu an Türkiye’de kadınlar için 73 erkekler için ise >71 yaş ortalaması var. Amerika’da bu süre 81, İskandinav ülkelerinde ise 85.
KadınVizyon : Kemik erimesi yaşlılığın kaçınılmaz sonucu mu? Yoksa beslenme ve başka faktörlerle de ilgili mi?
Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Şimdi 40 yaşında da osteoporoza yakalanabiliyor insan ama bu yaşlarda daha az görülüyor. Avrupa Birliği ülkelerinde, 50 yaşından sonra her üç kadından ve her 8 erkekten birinde osteoporoz görülüyor Bu bir hastalık. Bunun doğal yaşlanmadan bir farkı var tabii..
KadınVizyon : Yani sağlıklı yaşlanıp, kemik erimesi ile karşılaşmayıp ölen insan sayısı daha mı az, yoksa fazla mı?
Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Var tabii ama bu oran gittikçe azalıyor. Yani 75 yaşından sonra bu oran neredeyse her iki kişiden birine isabet ediyor. Ama 40 ya da 50 yaşında tesbit edilirse eğer , çok dikkat etmek gerekir. Bu insan tahmin olarak 80’e kadar yaşayacağı için, 30 yılı çok iyi geçirmesi gerekir. İşte biz o süreden sonra yaşamı kaliteli hale getirmeye çalışıyoruz.
Kadınlarda niye daha sık görülüyor.
Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Çünkü menapozla beraber, kemikleri en güzel koruyan maddelerden biri östrojen hormonu. Bu hormon menapozda azalıyor. Özellikle genç menapoza girilmişse, en aktif, en dinamik çalıştığı dönemde bir anda östrojenden yoksun kalıyor beden. Ve osteoporoza daha meyilli hale geliyor.
KadınVizyon : Osteoporozun tanımını yapar mısınız?
Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Bu hastalığa “kemik gücünde azalma” diyebiliriz. Kemiğin hem kalitesinde hem de yoğunluğunda bir bozulma oluyor ve kemiğin kırılma riski artıyor. Aynı zamanda ciddi ağırlarla seyreden bir hastalık.
KadınVizyon : Osteoporozun belirtileri neler?
Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Osteoporoz genelde çok sinsi bir hastalık. Bundan on yıl öncesine kadar, osteoporozu tarif ederken diyorduk ki “bu kırıklar ile ortaya çıkan bir hastalık”. Halbuki son on yılda bu tanımda şöyle bir değişikliğe gittik; Uzun süren sinsi bel ve sırt ağrıları, gece bacaklara giren kramplar ile karakterize ediliyor. İleri dönemlerde ise sırtta kamburluk yapabiliyor. Bir çok belirti gösterebiliyor: Beş santimi aşan boy kısalığı, karında bombeleşme, kaburgaların karına batması dolayısıyla karında şişkinlik, çabuk doyma gibi bir çok bariz belirti oluşuyor. Dolayısıyla süreç içinde tanımı da farklılaştı. Biz artık osteoporozu “kas-iskelet sistemi hastalığı” olarak adlandırıyoruz. Artık ” kemik hastalığı” demiyoruz. Çünkü bir yerde kasları da etkilediğini biliyoruz.
KadınVizyon : Kasları nasıl etkiliyor?
Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Kemik zayıf olduğu zaman, bütün yük kasa biniyor. O zaman da kas zorlanıyor. Bazen gerilmelere bağlı, bazen güçsüzlüğe bağlı kas ağrıları da devreye giriyor. Yoksa kası tutan bir hastalık değil, sadece kası da etkiliyor.
KadınVizyon : Türkiye’de insanların bu hastalık konusunda bilgi durumu nedir?
Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Türk halkını şu anda bilinçlenmiş olarak kabul edemeyiz. Büyük şehirlerde medya ya da herhangi bir arkadaşı kanalıyla bir şekilde haberdar olabiliyor ama Türkiye iki ya da üç şehirden oluşmuyor maalesef. Yani osteoporozun ne olduğunu biliyorlar diyemeyiz. “Kemik erimesi” diye duymuş olabiliyorlar ama onun nelere sebep olacağını bilmiyorlar.
KadınVizyon : O kadar bilinçsiz mi insanlar?
Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Genellikle bunun nasıl ortaya çıktığını bildiklerini söyleyemeyiz. Kırık olmadan önce tanınabileceğini bilmiyor insanlar. Genellikle kırıkla ortaya çıkıyor zaten. Ama kırıldığı zaman da iş işten geçiyor. Osteoporozda daha kolay kırılma oluyor. şunu belirtmek isterim: Önce kırılıyor sonra düşüyor diye bir şey yok. Osteoporozda böyle bir şey olmaz. Mutlak bir travma gerekir. Eğer düşmeden kırık olursa biz ona “patolojik kırık” deriz. Yani o kanser gibi kemiği yiyen bitiren bir hastalığa bağlıdır. Ancak o zaman kemik kırılır, öyle düşer insan. Osteoporoz böyle bir şey değil. İşte bir travma, başkasında bir sorun yaratmazken osteoporozu olan bir insanda kırığa yol açabiliyor. Mesela yerden bir şey almak için eğilen insanlarda, sadece bundan dolayı omurgası kırılan insan bilirim. Öne doğru eğilmekle o kadar çok yük biniyor ki omurgaya.
KadınVizyon : Peki nasıl beslenmeliyiz, neler yapmalıyız önlemek için?
Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Türk insanının en önemli risk faktörleri arasında spor ve egzersizi sevmemesi geliyor. Ve ikinci bir risk faktörümüz de biz sütü sevmiyoruz. Gençken sevmiyoruz diye burun kıvırıyoruz. Yaşlandığımız zaman da “kolestrol” diyoruz. Nedense süte gelince herkes kolestrol derdine düşüyor. Halbuki kolestrol açısından çok daha zengin bir ürünü rahat rahat tüketirken, iş süt ve süt ürünlerine geldiğinde kolestrolü gündeme getiriyorlar
Bu röportajın devamını Prof.Dr.Gülseren Akyüz’ün Başarısının Sırrı, Özgüven ve Çok Çalışmak-3 başlığı altında okuyabilirsiniz.